Bu Blogda Ara

17 Mayıs 2013 Cuma

Nesir Edda



Snorri Sturluson, ülkesinin tarihi ve edebiyatı hakkında son derece engin bir bilgi birikimine sahip İzlandalı zengin bir çiftçi, yerel bir siyasi önder, bir kodaman, bir sefir ve dönemin Norveç kralı Hakon Hakonarson'un hizmetinde çalışan bir casustu. Ayrıca kendisi de bir şairdi ve Nesir Edda'yı yeni yetme şairlere yol gösterebilmek amacıyla bir çeşit mitoloji el kitabı olarak M.S. 1220 yılında derlemişti.

Nesir Edda, dört bölümden oluşmaktadır; Giriş, Gylfaginning (Gylfi'nin Kandırılması), Skaldskaparmal (Şiir Dili) ve Hattatal (Nazım Biçimleri Listesi). Hattatal'da ilk dönem İskandinav saray şairleri tarafından kullanılan farklı nazım biçimlerine ilişkin açıklamalar ve çeşitli örnekler mevcuttur. Kitabın ilk üç bölümü tutarlı bir bütün oluşturur. Bu bölümlerin yazılma amacı Skaldskaparmal'da genç şairlere "şiir dilini öğretmek, geleneksel terimleri kapsayan geniş bir kelime haznesi kazandırmak ya da şiirleri takip edebilmeleri için şiirlerde yer alan eğretilemeleri doğru anlamalarını sağlamak" olarak dile getirilmiştir. Bu anlamda Nesir Edda, şiir sanatıyla uğraşmaya yeni başlayan şairlerin şiirlerde karşılaşılan yaygın mitolojik göndermeleri doğru anlayabilmelerine yardımcı olmak amacıyla yazılmış olan, açıklayıcı nitelikte bir kılavuz kitaptır.



Öte yandan Snorri de Hristiyan'dı ve özellikle pagan tanrıların maceralarını anlatan öyküleri çarpıtmadan aktarması ondan beklenemezdi. Buna göre Snorri ele aldığı konular ile kendi düşünceleri arasında çeşitli yollarla belli bir mesafe koymuştur. Öncelikle Nesir Edda'ya tamamen ilkel antropolojik gözlemlerle dolu bir giriş yazısı yazmıştır. İlk çağlarda insanların evrendeki düzenin farkına nasıl varmış olabilecekleri ve bu düzenin bir yöneticisi olması gerektiği sonucunu nasıl çıkarmış olabilecekleri hakkında kendi fikirlerini yazmıştır. Ona göre ülkemizde bulunan Truva şehri, ilk toplumların en görkemlisiydi ve her biri insanüstü niteliklere sahip prensler tarafından yönetiliyordu ve bu prenslerin bağlı oldukları tek bir kralın egemen olduğu on iki krallık mevcuttu. Bu hanedanlardan birinin veliahtı olan Tror'un (Thor) izini sürmüştür. Serüven peşinde yollara düşen Thor, Sif (Sibil) adında güzeller güzeli bir cadıyla tanışmış ve ikisinin birlikteliğinden büyük kahramanlarla dolu bir soy doğmuştur. Bu soydan gelen Odin'in şanının diğer bütün krallardan büyük olmasını sağlayacak birtakım doğaüstü güçleri varmış. Odin, Asya'dan ayrılıp Kuzey'e doğru seyahat etmiş ve o bölgedeki krallıkların her birine kendi oğullarını getirip kuzeyli toplumları Truva örneğine göre düzenlemiştir. İskandinavya'nın büyük kralları bu Asyalı göçmenlerin soyundan gelmiştir ve insanlar bu göçmenlere eski İskandinav dillerinde tanrılar anlamına gelen 'Aesir' demişlerdir. Snorri burada Ortodoks Hristiyan gibi bir tavır takınarak pagan tanrıları, cahil takipçileri tarafından tanrılaştırılmış olan eski kahramanlar olarak tanımlar.

Snorri Nesir Edda'sının ilk bölümü olan Gylfaginning, bir araya getirdiği mitolojik malzemeyi öyküleyici çerçevede aktarır. Snorri'nin elindeki mitolojik malzemenin en azından bir kısmını Nazım Edda gibi şiirlerden deşirmiş olduğuna kuşku yoktur. Ama bu malzemelerin hepsinin aslına sadık olduğunu söyleyemeyiz. Gerçi öyküleri anlatırken verdiği ayrıntıların fazlalığı, onun halk hikayelerinden ve efsanelerden oluşan sağlam ir kaynağa sahip olduğunu da belirtebilir.



Snorri öyküler vasıtasıyla, Nesir Edda'yı yazmasının ardında yatan asıl amacın ne olduğuna gelir; şiir sanatının diline, betimlemelerine, kullandığı eğretilemelerin İskandinav mitleri bağlamında nasıl anlaşılabileceğine dair bir tartışma başlatmak. Bu noktada Skaldskaparmal'ın öyküsel anlatı çerçevesi geri çekilir ve Snorri doğrudan soru sormaya başlar. Altın niçin 'Sif'in saçları' ya da 'Su samurunun kan parası' veya 'Aegir'in ateşi' olarak anılır? Ayrıca şiirlerde kullanılan imgeleri verir ya da çeşitli tanrılara göndermede bulunmak için hangi eğretilemeleri kullanmanın uygun olduğunu belirtir. "Tyr'i nasıl tanıyabilirsiniz? Elbette ona 'tek elli tanrı' ya da 'kurdun bakıcısı' diyerek". "Peki, Hod'u nasıl anabilirsiniz? 'Ona 'kör tanrı', 'Baldr'ın katili' ya da 'ökseotu fırlatan' diyerek. Bu eğretileme ya da eski İskandinav dilindeki adıyla kenning, pekala kısaltmalar kullanılarak yazılmış bir mit olabilir. Bu, İskandinav saray şiirinin temel özelliklerinden biridir.

Üçüncü bölümde ise son kaynağımız olan Skald şiirlerine değineceğiz...

R.I.Page - İskandinav Mitleri isimli eserden derlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder