Bu Blogda Ara

17 Mart 2013 Pazar

Tanrıça İsis ve Sembollerinin Anlamları







İsis, Mısır tarihi boyunca en önem verilen tanrıça. Kardeşi Osiris ile evli ve Güneş Tanrısı Horus’un annesi… Aynı zamanda Typhon (Yani Seth) ve Nephthys’in de kardeşi…

Rivayete göre kadim dünya 360 günden oluşuyordu ve Kozmik Akıl Tanrısı tarafından 5 gün beş tanrı ve tanrıçayı doğurma görevi için bir araya getirilmişti. Bu beş günün ilkinde Osiris, üçüncüsünde Typhon, dördüncüsünde ise İsis doğmuştur. Buradaki dört sayısı tanrıçanın toprak ve elementlerle olan ilişkisini göstermektedir.

Birçok farklı isimle karşımıza çıkan Mısırlı tanrıça, kadim dünyanın hemen bütün dinlerinde doğanın doğurganlığı ilkesini temsil etmektedir. O, on bin isimli tanrıça olarak bilinir ve Hıristiyanlık tarafından Bakire Meryem’e dönüştürülmüştür. Bütün canlıları ve bunlar arasında en önemlisi Güneş’i doğuran o olsa da efsanelere göre o hala bakiredir. Ve Zodyaktaki Başak (Virgo) takımyıldızı ile ölümsüzleştirilmiştir.



Apuleius’un Altın Eşek’in on birinci kitabında, tanrıça güçleri ve özellikleriyle ilgili bizlere şu bilgileri veriyor; “Bakın… Dualarınızı kabul ediyorum. Sizinle birlikteyim; Ben, doğayım, her şeyin anası, bütün elementlerin kraliçesi, ilk nesil, tanrıların büyüğü, ölülerin ruhlarının egemeni, semavi varlıkların ilki, Tanrı ve Tanrıçaların benzeri tek biçim. Semavinin doruklarındaki ışıkların, denizin şifalı esintilerinin, yer altı âlemlerinin perişanlık veren sükûtunun yöneticisi, yeryüzündeki herkesin farklı isimler ve biçimlerle tanıdığı ben, İsis’im. Eski Frigyalılar bana Pessinuntika, Tanrıların Anası; Atinalı yerliler Minerva; Kıbrıslılar Paphian Venüs, ok taşıyan Giritliler Diana Dictynna; üç dilli Sicilyalılar Styx’li Proserpine, Eleusisliler kadim tanrıça Ceres derler. Bazıları için ben Juno’yum, diğerleri için Bellona, diğerleri için Hecate ve kimileri için de Ehamnusia. Kutsal Güneş’in ışınlarını doğar doğmaz alan Etiyopyalılar bana Arii derler ve kadim bilgide ileri Mısırlılar bana uygun seremonilerle taparak gerçek ismimle seslenirler; Kraliçe İsis.”



Mısırlılar İsis’i sık sık, başında öldürülen kocasının boş tahtını taşırken tasvir ederler. Bu tuhaf şekil kimi krallıklar döneminde İsis’i temsil eden hiyeroglif olarak kabul edilmiştir. Mısırlılar için başlıkların büyük sembolik değeri vardır ve tıpkı Hıristiyanlıktaki hale ve auralar gibi kullanılırlar.



İsis heykeli, Güneş, Ay ve yıldızlar ile İsis’in yöneticisi olduğu düşünülen yeryüzüyle ilgili birçok sembolle süslenirdi. Kadim filozoflara göre o Evrensel Doğa’nın bütün doğurganlığın anasının kişileşmesiydi. Tanrıça genellikle yarı çıplak, hamile, bazen de yeşil veya siyah veyahut yeşil, beyaz, siyah ve kırmızının karışımı renklerde bol bir örtüyle örtülmüş olarak temsil edilmiştir.

Yeşil renk yeryüzünü kaplayan bitkilere işaret eder. Siyah, yeni bir hayat ve doğum yolu olarak ölüm ve çözülmeyi gösterir. Beyaz, sarı ve kırmızı, çürümenin siyahının ardından gelen evrensel, Hermetik, simyasal tıbbın üç ana rengini gösterir.  İsis, bilge insanın Büyük Çalışmasının, Felsefe Taşının, Hayat İksirinin ve Evrensel Çarenin temsilcisi ve imgesidir.



Tanrıça genellikle servi dallarından yapılmış bir şapka giyerken resmedilir. Bu şapka, ölü kocasının ardından tuttuğu ası ve İsis’in sebep olduğu, her yaratığın döngüsel dirilişinde yeni bir hayatı kazanmak için geçtiği fiziksel ölümü gösterir. Başında bazen altın bir taç, bazen de zeytin yapraklarından bir çiçek görülür. Bunlar onun dünyanın kraliçesi, bütün evrenin kadını olarak soyluğuna işaret ederler. Altın taç, İsis’in elementlerin sürekli dolaşımı yoluyla her bireye sunduğu güneşsel ve hayati ateşlerin bereketli sülfürünü işaret eder. Elementlerin dolaşımı ise elindeki müzik çıngırağıyla sembolize edilir. Bu sistrum aynı zamanda yonik saflık yani bakirelik sembolüdür.






Zeytin yaprakları arasına karışmış olup kendi kuyruğunu ısıran yılan, güneşsel halenin onu çevreleyen dünyevi yozlaşmanın zehriyle bulandığını ve sağlığın yeniden kazanılması için (simya terminolojisinde) uçan kartallar denilen yedi gezegensel çevrim ve arınmayla temizlenmesi gerektiğini gösterir. Yedi gezegensel döngü, Mason locasının etrafının dolaşılması, Yahudi rahiplerin Eriha duvarlarını yedi kez dolaşmaları ve Müslümanların Mekke’deki Kabe’nin etrafını yedi kez tavaf etmesiyle sembolize edilmiştir. Altın taçtan üç boynuz çıkar. Bu boynuzlar, kökleri gökte olan tek kaynaktan (İsis’in başından) fışkıran doğanın bahşettiklerinin bereketini gösterir.



Kulaklarının birinde Ay’ı, diğerinde Güneş’i görürüz. Bu iki Işık bütün doğal nesnelerin ana ve baba ilkesidir. İsis, yani Doğa, gücünü hayvanlar, bitkiler ve mineraller âlemine iletmek için bu iki ışığı, kuvvetlerini kullanır. Boynunun arkasında gezegenlerin ve gezegenlere işlevlerinde yardımcı olan Zodyak burçlarının işaretleri görülür. Bu durum semavi etkilerin her şeyin tohumunu ve ilkesini yönlendirmesini gösterir; bunlar bütün ayaltı cisimlerin yöneticileri oldukları için büyük evrenin suretinde küçük dünyalara çevrilmişlerdir.



İsis sağ elinde küçük bir yelkenli tutar, geminin gönderinde dönen bir çark vardır. Gönderin tepesinden bir sürahi çıkar ve sürahinin sapı, zehirli bir yılandan oluşur. Bu İsis’in zahmetler ve mutsuzluklarla dolu hayat denilen yelkenliyle zamanın fırtınalı okyanusunda yönlendirmesini gösterir. Bu amblemler aynı zamanda İsis’in nemle ilişkisini de gösterir. Bu nem sayesinde bedenleri besler ve onları atmosferin besleyici nemiyle ıslatarak Güneş’in sıcaklığından korur. Bitkileri güçlendirir, fakat bu sübtil nem (eter) her zaman çürüme veya yozlaşmadan gelen bir zehirle az ya da çok zehirlenmiştir. O, doğanın temizleyici görünmez ateşiyle temas ederek arındırılmalıdır. Bu ateş, tözü sindirir, kusursuzlaştırır ve yeniden canlandırır.



Yılan her yıl gömlek değiştirerek yenilenir böylece ruhani hayatın maddi doğadan sembolik dirilişini gösterir. Sembolik bakire sol elinde bir sistrum, dört köşe, metal bir zil taşır. Bu zil çalındığı zaman, doğanın anahtar notasını (Fa) verir. Bazen aynı elinde değişim döngüleriyle çeşitli yapı ve biçimlerdeki yaratıklara ölüm ve çözülme süreçleri getiren hayatın sembolü olarak bir zeytin dalı da tutar. Zil, dört elementin uyumuna göre dönüştürülmüş ve canlandırılmış her şeyi temsil etmek için her zamanki üçgen şekli yerine dörtgen şeklindedir.





İsis’in sağ memesinden bir salkım üzüm, sol memesinden ise altın renginde bir mısır püskülü veya buğday başağı çıkar. Bu tasvir doğanın bitki, hayvan ve insan dünyalarının beslenme kaynağı olduğunu ve her şeyi kendinden beslediğini gösterir. Buğdayın veya mısırın altın rengiyle, güneş ışığında veya ruhani altında hayatın ilksel tohumunun gizli olduğu işaret edilir.



Bedeninin üst kısmını çevreleyen kemerde birkaç gizemli işaret görülür. Kuşak ön tarafta kare biçiminde yerleştirilmiş dört altın tabakla (elementler) birbirine bağlanır. Bu durum İsis’in yani doğanın simya terminolojisiyle ilk maddenin, dört elementin (hayat, ışık, ısı ve kuvvet) özü olduğu, her şeyin bunların özünden çıktığını gösterir. Bu kuşak üzerinde sayısız yıldız vardır bu durum Güneşin aydınlıkta etkide bulunması gibi yıldızların karanlıktaki etkilerini gösterir. Burada dünyanın anası ayağının altında bir yılan ve başının üstünde yıldızlardan bir taçla sembolize edilir. Kolarında bir buğday demeti, bazen de genç güneş tanrısını taşır.



İsis heykeli koç başlarıyla süslü kara taştan bir kaide üzerine yerleştirilmiştir. İsis birkaç zehirli sürüngen üzerinde dikilir. Bu durum doğanın bütün aşındırıcıların asitinden ve tuzundan koruma ve bedenlere musallat olan dünyevi yozlaşmanın yarattığı bozulmanın üstesinden gelme gücüne sahip olduğunu gösterir. Koç başları hayvan üretilmesi için en iyi zamanın Güneş’in Koç burcuna girdiği zaman olduğunu gösterir. Ayağının altındaki yılanlar doğanın bozulma ve çözülmeyi uzaklaştırarak hastalıkları iyileştirme ve hayatı koruma eğiliminde olduğunu gösterir.



İsis’in sol kolundaki altın bilezikten bir ipin ucunda yanan kömürler ve tütsüler olduğu derin bir kova vardır. İsis, kendisiyle birlikte, dinle muhafaza edilip belirli tapınaklarda bakire rahibeler tarafından yanar halde tutulan kutsal ateşi taşır. Bu ateş, doğanın gerçek, ebedi ateşidir. Hayatın kökeni, esiri, özsel ateştir. Kutsal metinlerde sık sık bahsedilen ve bilgelerin hayat özü, bitmez yakıt dedikleri bu ebedi ateşin yakıtıdır.



Ayrıca sağ kolundan yine bir ip iner, bu ipin sonunda doğanın tartmada ve ölçmedeki kesinliğini gösteren bir terazi asılıdır. Doğa sonsuza dek tutarlı olduğu için İsis sık sık adalet sembolü olarak temsil edilir.



Dünyanın bakiresi bazen iki büyük sütunun üzerinde ayakta resmedilir. Hürmasonluğun Jasin ve Boaz’ını gösteren bu sütunlar doğanın doğurganlığa kutuplar yoluyla ulaşması gerçeğini sembolize eder. İsis, bilgeliğin kişileşmesi olarak zıtlar sütunlarının ortasında durur ve bize kavrayışın her zaman denge noktasında bulunduğunu, hakikatin görünürde birbirine karşı iki hırsızın ortasında çarmıha gerildiğini gösterir.



Siyah saçlarında parlayan altın, İsis’in esasta aysal olsa da, gücünü güneş ışınlarından aldığını gösterir. Öküz ya da Zodyak’ın boğası Osiris’i temsil eder. Ya da üzerinde işaretlerden ve renklerden anlaşılacağı üzere Osiris için kutsal olan hayvan Apis’i göstermektedir. Boğa, bütün yaratıklara hayat ve sağlık sunmak için sabırla çalışan doğayı simgelerdi. İsis heykelinin yanında sık sık bir elini ağzına götürmüş olan Sessizlik Tanrısı Harpocrates’i görürüz. O herkesi, bilgelerin sırlarını onlara bilmeye layık olmayanlardan uzak tutmaları için uyarmaktadır.

İsis, kadimler için doğanın her yerde nazır bilgeliğini ve Tanrının kudretinin en açık kanıtı olan analık gizemini temsil eder. Ancak onun örtüsünü aralayabilen kişiler hayat, ölüm, doğum ve dirilişin sırlarını çözebilecektir.

Çeşitli kaynaklardan toplanmış derlememdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder