Bu Blogda Ara

20 Ağustos 2013 Salı

Paganizm, Cadılık, Wicca ve Büyüler Üzerine…




Paganizm, Cadılık, Wicca, büyü kavramları birçoğumuza oldukça yabancı gelmektedir. Birçoğumuz için büyü; sadece hacı-hocaların elinde olan yalan dolu bir sektör olarak bilinmekte, paganizm; güneşe-gök gürültüsüne tanrı diyen, eliyle yonttuğu taşlara – heykellere tapan insanları akla getirmekte, cadılar ise masaldan fırlamış çocuksu hikâyeler olarak görülmektedir. Oysa çok değil bundan altı yüzyıl önce insanlar cadı oldukları ve büyü yaptıkları gerekçesiyle rahatlıkla engizisyon mahkemelerinde yargılanıyor, yargılama sırasında türlü işkencelerle insanlara büyü yaptıkları ve cadı oldukları itiraf ettiriliyor ve sonuç olarak çoğunlukla yakılarak ölüme mahkûm ediliyorlardı. Hatta bugün bile medyada sıkça rastlamasak da, Suudi Arabistan’da din polisleri insanları cadılıkla suçlayarak aynı engizisyon mahkemelerindeki gibi ölüme mahkûm edebiliyorlar. Peki, nedir bu kavramlar? Neden bu kadar bihaberiz bunlardan ve bugüne kadar nasıl gelebilmiş bu bilgiler?

Özellikle kitaplı dinlerin kendi görüş ve inançlarını yaymak amacıyla cadılara ve pagan inanışına sahip kimselere yaptıkları işkenceler, pagan tanrı ve bilgilerinin çarpıtılarak insanların zihinlerine farklı şekillerde sokulması, kadim bilgilere ait her türlü verinin, kütüphanelerin yakılıp yıkılması sonucunda bu bilgilere sahip olan azınlık kendilerini gizleyerek, varlıklarını ve inançlarını belli etmeksizin küçük topluluklar halinde yaşamaya zorunlu kılınmışlardır. Kitaplı dinlerin yıkıcı hareketleri ve bu inançlara sahip kişilerin inançlarını herkesten gizlemek zorunda kalmaları nedeniyle paganizm ve cadılık uygulamalarının tarihte ilk ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte çoğu kişi tarafından cadılığın Atlantis ve Mu uygarlıkları ile bağlantısı olduğu iddia edilmektedir. Hatta bu alanda yapacağınız küçük bir araştırma neticesinde Atlantis ve Mu uygarlıklarının vakti zamanında teknoloji açısından aşırı gelişmiş olduğu, sonunda büyü nedeniyle buralarda iç karışıklık yaşandığı, büyük savaşlar sonucunda bu kıtaların battığına dair bilgilere ulaşmanız mümkündür. Konuyu, uzun yazıları okumaktan ürken gözler için biraz daha kısa tutmayı amaçladığımdan çok derine girmeden devam ettirmek niyetindeyim. Bu sebeple Paganizm ile başlayalım…

Paganizm, kökenleri dünyanın eski doğa dinlerine uzanan inançların bütününe verilen genel bir isimdir. Esasında etrafında var olan her şeyin tanrısal gücün tezahürü olduğunun farkına varılmasını temel alır. Özünde yaratıcı güç düşüncesi vardır. Tüm tanrılar ve tanrıçalar o gücün bir başka deyişle evrensel özün, doğanın farklı tezahürlerinin sembolleştirilmeleridir. Paganizm’de önemli olan doğaya uyumlanmaktır. Bu inancın ruhban sınıfları ya da örgütlü bir din sistemi yoktur. Çeşitli coğrafi bölgelerde tanrı ve tanrıçalara ulaşmak için farklı yöntemler kullanmışlardır. Paganizmde güzel olan tanrı ve tanrıçaya ulaşmanın birden çok yolu olduğuna inanılması ve doğanın efendisi değil; onun bir parçası olduklarına inanarak doğa ile bütünleşmeye çalışmalarıdır. Böylece kutsal olana ulaşmaya çalışan kişi, bu yolun öncelikle doğadan ve dolayısıyla doğanın parçası olan kendisinden geçtiği bilincine sahiptir. Bu sebeple doğaya, doğanın içinde kendisiyle birlikte yaşayan tüm canlılara azami saygı ve sevgi duymaktadır.  

Paganizmdeki gibi cadılıkta da, Wicca dininde de doğaya uyumlanmak ve doğanın bilgeliğinden yararlanmak çok önemlidir. Dört element vasıtasıyla doğa ile iletişime geçer,  büyü pratikleri yaparak evrendeki enerjileri, doğayı ve kendi iç benliklerini keşfederler. Cadılık ile Wiccalık aralarındaki benzerlikler nedeniyle çoğu kişi tarafından aynı sanılır. Ancak Wicca kavramı, cadılıktan çok daha yeni, modern bir kavramdır. Bu kavram 1954 senesinde Gardner tarafından ileri sürülmüş, onun öğretileri bir din haline getirilmiştir. Bir başka deyişle Wiccalık cadılığın bir alt koludur ve bir dindir. Wiccalıkta tanrı ve tanrıçalara tapınma varken, cadılıkta tanrı ve tanrıçalar sadece evrensel düzeni sağlayan kozmik bilge varlıklar olarak görülür ve onlarla iletişime geçilir, onlara tapınılmaz. Cadılıkta derin bir felsefe vardır. Örneğin iyi ya da kötü diye bir şey yoktur. Onlara göre erdemler, etikler ve doğanın bilgeliği kuralları vardır. Aydınlığın ve karanlığın yani doğanın iki önemli dengesinin bilgeliğinden söz ederler. Bunlar o kadar iç içedir ki; birini reddetmek diğerini eksik bırakır. Günümüzde popüler kültürün de etkisiyle birçok kişi wiccalığı tercih ederek bu yolda ilerlemekteyse de, geleneksel cadılık öğretilerine bağlı şekilde yaşayan da birçok kişi bulunmaktadır.

Cadılık ve Wiccalıkta büyü önemli bir yer tutar. Büyü, bu konuda oldukça uzman olarak görülen Aleister Crowley’in tanımıyla “irade doğrultusunda değişiklik yaratma sanatı ve bilimi”dir. Varlığı ve yokluğu yüzyıllarca birçok kişi tarafından tartışılmış, ulaşılan sonuç ise kişilere göre değişiklik göstermiştir. Örneğin Hegel’e göre büyü, tüm zamanlar boyunca toplumun her kesiminde mevcuttur. Eusebe Salverte, “Essay” adlı eserinde büyüye saygı ile baktığını belirtip antik toplumlardaki büyücülerin de belli hileler kullandığını söylemiştir. Antropolog Sir James Frazer büyünün gerçek olmadığını ileri sürmüş, ancak büyünün sosyal ve bilimsel gelişmelere temel olduğunu vurgulamıştır. Modern antropolojide Hubert ve Mauss gibi uzmanlar ise ilkel büyücülerin sahtekâr olduğunu, onları izleyenlerin onlarda doğaüstü güçler olduğuna inandığını iddia etmişlerdir.

Günümüzde dünyanın çeşitli yerlerinde halen büyünün var olduğuna inanan, büyü yapan ve hatta Suudi Arabistan’daki örnekte olduğu gibi büyü yapan kişileri cezalandıran kimseler bulunmaktadır. Büyü denilen şeyin var olmadığı düşüncesi, içinde bulunduğumuz materyalist dönemde oldukça yaygındır. İnsanlar hep aşırı uç sonuçlar görmeyi arzulamaktadırlar. Ancak durum öyle değildir. Örneğin parayla satın almanız gereken bir şeye ihtiyacınız olduğunda bu şeyi almak için büyü yaparsanız bir anda cepleriniz parayla dolup taşmayacak ya da almak istediğiniz şey aniden evin içinde belirmeyecektir. Büyü nedeniyle ortaya çıkacak sonuç ancak beklemediğiniz bir yerden aniden para gelmesi ya da ihtiyacınız olan şeyin size hediye olarak gelmesi şeklinde olabilir. Bu da çoğunlukla konuyu detaylı incelemeyen ya da şüpheci karaktere sahip kimseler için tesadüf olarak nitelendirilebilirken, büyünün varlığına inananlar bunun enerjinin doğru yönlendirilmesi sonucu başarı sağlayan bir büyü olduğunu düşüneceklerdir. Büyünün var olup olmadığı konusundaki karar tamamen kişinin kendi görüsüne, düşüncelerine bağlı bir şeydir.

Büyünün nasıl yapıldığı da çoğunlukla merak konusudur. Büyü, enerji sistemleri üzerinde uzmanlaşmış kişilerin enerjiyi doğru şekilde yönlendirmesiyle gerçekleşir. Bu açıdan bakıldığında dua etmek dahi büyü yapmakla eş görülebilir. Ancak özellikle cadılık geleneğinde büyü yapmak, yapılan her büyünün üç katı olarak kendilerine geri döneceği inancı nedeniyle de oldukça önem verilmesi ve özen gösterilmesi gereken bir şeydir. Bu sebeple cadılık geleneğinde herhangi bir ritüel öncesi oldukça uzun denilebilecek kadar bir süre çalışmalar ve hazırlıklar yapılır. Ancak ondan sonra büyü yapma işlemine başlanır. Anlaşılacağı üzere bugün için filmlerde – dizilerde izlediğimiz iki söz söyleyip bir asa titreştirmekle büyü yapılamaz. Günümüzde büyü, cadılık ve Paganizm gibi konularda doğru bilgilere ulaşmak, bu dizi ve filmler yüzünden de oldukça zordur. Bu sebeple bu alanda araştırma yapmak ve kendilerini geliştirmek isteyen kişiler öncelikle düzenli meditasyon yaparak ruhlarını evrensel öze açmalı, kendilerini dolayısıyla doğayı ve evreni tanımalı, farkındalıklarını geliştirmeli, sezgilerini güçlendirmeli, ve ruhlarını bu alanı algılayabilecekleri bir seviyeye yükseltmelidirler. Bu seviyeye ulaştıktan sonra edinilen bilgileri sürekli sorgulayarak bu alandaki doğru bilgileri ayıklamak mümkündür.


ishtar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder