Yılanın doğaüstü ve tanrısal güçleri barındırdığına olan inanç genişlemiş, böylece ışık ve bilgelik dağıtan bir varlık ve sembol halinde, hemen her mitolojide, yaratılış efsanesinde ve sembolizmde yer almıştır.
Hitit fırtına tanrısı Tarhun'un dev yılan illuyanka'yı öldürme efsanesi, Friglerde atlı tanrı Sabazios'un yeraltı dünyasından gelen yılanla savaşı,Yunan'da Perseus'un yılan saçlı Medusa'yı öldürmesi, Attika'lıların ilk kralları olan Kekrops ve ikinci kralları olan Erekhteus'un insan başlı ve yılan bedenli tanrılar olması, Antik Orfik dininde, Kybele ve Ofiyon adlı yılanın sevişme titreşimlerinin Evreni yarattığına inanılması. Slav efsanelerinin kahramanı Vseslaviç'in yılanın-oğlu olması, İskandinav geleneklerindeki yılan ilah Votan bu efsanelerden bir kısmı olarak sayılabilir.
Sümer'lerin Lakmu ve Lakamu adlı erkek ve dişi yaratıcı tanrıları, Mısır'ın gökyüzünde yaşayıp, Ra'yı kovalayan yılanı Apofi, Tolteklerin tanrısı tüylü yılan Quetzelcoatl, Roma inançlarının bir bakışla öldüren yılanı Basilikos, yılanın ne denli yaygın olarak birçok sistemde yer aldığını gösterir.
Mısır'ın kutsal insanlarının başlarında ve bazı tapınak duvarlarının üstlerinde Kobra yılanı ve Uraeus sembolü kullanılmış ve yılanın koruyucu gücü ile kraliyetin gücü ve bilgeliği de bir anlamda birleştirilmiştir. Güneş diski etrafında yer alan iki yılan, düşmanları kovan tanrıçalardır.
Eski Mısır'ın, Nil deltasının koruyucu yılan tanrıçası kobra; Buto, Uatchit, Udjat, Wadjit, Edjo adlarını da alır. Eski Mısır'da spiritüel bir yıldız olan Sirius'u taşıyan Ra'nın peşinde dolaşan Apofis yılanı, Sirius'un yörüngesinin ifaesi olur ve çift yıldız Sirius'un ikili yörüngesi de dolanık iki yılanla anlatılmak istenir. Mısır'da yılan kutsal olduğundan, Yunan ve Roma'daki Asklepeion tapınaklarındaki gibi yılan beslenir ve saygı gösterilirdi.
Greklerde şifacı tanrı Asklepios ve evlerde şehirlerin koruyucusu Agathodaemon da birer yılandır. Hippocrates, bilge Minerva ve Hermes'in sembolü de olan yılan, bir "agathos daimon" yani koruyan, kurtarandır ve ilahların thriomorph'udur.
Aztek ve Mayalardaki tüylü yılanın ilahi gücün tanrısal ifadesi olduğu görülür.Çöreklenmiş bir yılan çizimi koruyucuydu. Mayaların yeşil tüylü yılanı Kukulkan'ı, Sirius'un yörüngesini gösterecek şekilde 'S'ler çizen bir yılanla temsil edilirdi. Aslında kuş ve yılan gök ve yer güçlerinin savaşımını anlatır ve kartal, kutuplaşmanın göksel yanının sembolü olur.
Boynuzlu ve koç başlı çizilen bir yılan Keltlerde bereket, şifa ve koruma demektir. Ama Amerika yerlilerinde suyun ruhu ile birdir ve bedeninin sürünürken görülen dalgalanışı buna ilham verir. Aslında bu yerliler için tüm yeraltı güçleri yılandır. Manitu, zaman zaman boynuzlu yılana dönüşür. Piton, engerek, kobra, su yılanı gibi türler de ayrı yerlerde, ayrı kültlere konu olurlar.
Afrika'da yılan, gökkuşağı olarak da beliren bir göksel varlık sembolü olmuş, sularla bereketlerle bağlantılı rol oynamış. Batı Afrika'lı Dogon kabilesinde ise yılan kozmin güçlerle ilişkilendirilmiş. Bu topluluklar Nommo adı ile yarı insan yarı yılan, kırmızı gözlü ve yeşil bedenli bir tanrıya taparlar. Yaratıcı olan bu yılan, kutsal anlamda da suların ve panteondaki diğer tanrıların efendisidir. Dogonlar Sirius sistemi ile inanılmaz bir bağ ve tutarlı bir bilgi sentezi oluşturmuşlardır.
Güneydoğu Afrika kültürlerinde büyük yılanlar yine yağmur ve suyun sembolleridir. Çin'de de aynı şekilde büyük nehirlerin tanrıları yılan biçiminde kabul edilir. Hemen hemen tüm uygarlık ve toplulukların yanı sıra Hint, Birmanya, Seylan, Kamboçya gibi yerlerde sularla ilişkilendirilen yılanlar, suların yaşam gücünü bekler ve denizlerin zenginliğini korurlar.
Hinduizmin kozmik gücü yılan ve benzerleri, ilahi olanın varlaşmış hali gibi görülürdü. Vishnu yaratılıştan önceki okyanusa ait, kaosun ilksel sularında kıvrılmış duran bir yılanın üzerinde uyur. Bu yılan, bin başlı Ananta'dır. Ebediyet ve doğurganlığın sembolüdür. Her yılın Temmuz ayında Naga Panchami bayramı kutlanır. Bu bayram yılan Ananta'ya adanmıştır.
Yılan Kültü ilk çağlarda son derece yaygındı. Hindistan'daki Naga ve Nagini adlı yılan krallar ve kraliçeler muhafız melekler olarak, yetkili ilahi varlıklardan sayılırdı. Naga'lar yarı kobra, yarı insan olarak değişik kombinasyonlarda tasvir edilirdi. Gizli tünel ve mağara sistemlerinde yaşadıklarına inanılan bu varlıklarla ilgili efsaneler James Churchward tarafından da incelenmiş. Naga, Vedik Sanskritçe'de yılan anlamındadır ve Upanişadlarda adı geçen bu tanrılar aklın, yaşam ve ölüm enerjisinin, büyü gücünün sembolü olmuşlardır. 7 kobra başlı bir Naga-Raj, 7 çakranın ifadesi iken, Naga-Kayna, gökkuşağı yılanı olarak anılır.
Churchward'ın Hindistan ve Tibet'te yaptığı araştırmalara ve incelediği kodekslere göre, Gizli Yılanlar Irkı üyesi Naga'lar, yeraltı mağaralarındaki Bhogawati adlı bir başkente sahip olan ülkelerinde yaşarlar. Birçok Hintli ve Tibetli, deniz seviyesinden 4700 metre yükseklikteki Manasarowar Gölü'nü "Büyük Nagaların Gölü" olarak bilirler. Göl ve civarında onları gördüğünü iddia eden şahitlerin azımsanmayan varlığı ve Hint kaynaklarının konuya yaklaşımları ilginçtir. Naga'lar çok güzel yüzlü olarak tasvir edilir, sadece ermişler, krallar onlarla konuşabilir. Mahayana Budizm ekolünün kurucusu Nagarjuna'nın Nagaların dünyasına girdiği ve Yılanların Sarayında saklı olan bazı metinleri aldığı söylenir. Ölümsüzlüğe ulaştığı ve ejder yılanı olduğuna, çağırıldığında deniz derinliklerinden çıktığı böylece onunla iletişim kurulabildiğine inanılır. Beyaz Yılan anlamındaki adı, saflık ve yılanın bilgeliğini simgeler.
Ferda Ercan Uyulan
Okültizm ve Enerji
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder