Sonradan bir uzay kültüne dönüştürülmüş olan, ancak aslında Hinduizm kökenli bir eğitimden ilham alan Scientology'nin öncelikle yakın tarihçesine bakmak gerekir.
Şilili psikiyatrist Claudio Naranjo, Sufizm ustası Bolivyalı Oscar Ichaza'yı ve sistemini (Psychology of Meditation) adlı kitapla tanıtmıştır. Ichaza, Doğu'nun Sufi geleneğini temel alan Grudjieff'in öğretilerine de dahil olmuştu. Amerikalı öğrenciler toplayıp, kurslar veren Ichaza'nın "Arica" adını verdiği ve geliştirdiği bu sistem, insanı üstün şuur haline geçirmeyi hedeflemişti. Amaç insan bilincinin çok daha esen ve mutlu olduğu seviyelere ulaştırılmasıydı.
Hedef alınan seviye Satori (Aydılanma)nın 24. katıydı. Kozmik enerjinin idrak edildiği bir şuur açılması ise, varılacak olan sonuçtu. Işık ve sevgi yolcularına kurslarında özel bir beslenme uygulanıyor, böylece fizik ve şuur gücü yeteneklerini yoga eşliğinde arttırmaları sağlanıyordu. Bunun ardından Pranayama (doğru nefes alıp verme) teknikleri ve mistik müzik ile dansı deneyimliyorlar, organlarını da zihinsel olarak kontrol altında tutmayı öğreniyorlardı. Bu sisteme göre insan kendi beyninin diktasından kurtulmalı, tüm bedenine şuur hakim olmalıydı. Mistisizm ile modernizmi birleştirmeye çalıştıklarını söyleyen Ichaza, amaçlarının psikolojik yapıdaki köklü değişikliği sağlamak olduğunu belirtiyordu. Sistem Hinduizm'den alıntıydı ve eskilere dayanıyordu. Amaç zihni geliştirmekti. Ancak bu, kişinin eskiden şartlandığı önermelerden kurtulabilmesine bağlıydı.
Daha sonraları Amerikalı science-fiction yazarı L. Ron Hubbad bu sisteme uygun olan "Dianetics" adlı eserini 1952'de genişleterek buna dini bir felsefe ilave etti. Yeni çağın tarikatının temelleri bu kitapla atılmış oldu. Artık Scientology üstün insan yaratmayı hedefliyordu. Ancak nedense 1960 yıllarında Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve İngiltere'de sağlığa zararlı ve zorlayıcı olduğu tespit edilerek faaliyetleri yasaklanmıştı. Günümüzde ise Scientology kültü, birçok ülkede on milyonu aşkın üye ve yüzlerce kiliseye sahiptir.
Scientology kültüne göre insan doğumundan başlayarak koşulladığı her bilgi ve izlenimden (ki bunlara Engrams adı verilmiştir) önce bir silkinip arınmalıdır. Ruh, reaktif ve çözümlemeli olarak kabul edilir. Analitik beyi kullanarak, elektronik beyin gibi çalışan insanlar ve reaktif, yani tüm etkilere cevap veren insanlar olarak iki ayrı tipte insan vardır. Hubbard, insanın en acı sorununun Enagrams olduğunu ve bunların, ona ıstırap aşılayan bazı olayların toplamı olduğunu belirtir. Enagram, tıpta Serebral kortekste depolanan ve hafıza birimini yansıtan bir terimdir. Kişinin her anısı beyin hücrelerinde iz bırakır, her şey beyinde kayıt altına alınmaktadır.
Bu tarikata girmek isteyen kişi öncelikle yalan makinesine benzer bir aletle hipnoza benzer bir seansa tabi tutulur. Geçmişine ait sorularla ortaya çıkan tepkiler ve bu tepkilerin belirlediği olumsuz etkiler incelenir. kişiye bunlardan kurtulup, bunları unutması telkin edilir. Aslında fikir olarak bu oldukça iyi bir yöntemdir.
Uzay kültü olarak bu tarikatın doktrini şu şekildedir; Bundan 75 milyon yıl önce Xenu veya Xemu adı verilen Galaktik bir diktatör vardı. Xenu, konfederasyonundaki aşırı nüfusu yok etmek istedi ve buradaki varlıkları Dünya gezegenine bir gemi ile kaçırdı. Bu nüfus 76 gezegenli olan Xenu'nun federasyonlarının 13,5 trilyon ferdini kapsıyordu. Kaçırılan bu kimseleri, dünyanın dört bir yanındaki volkanlara attı. Sonra da hidrojen bombaları ile zincirleme bir reaksiyon başlattı. Bu nedenle öldürdüğü 13,5 trilyon varlığın ruhları atmosfere yayıldı ve şimdi içimizde yaşıyor, manevi baskı yapıyorlar. Acı ve sıkıntıların kaynağı oluyorlar. Bu ruhlara, "Thetan" deniyor. Scientolojistler bu Thetan'ları ancak Scientologist olmakla içimizden çıkarıp atabiliriz diyerek felsefelerini ortaya koyuyorlar.
Ferda Ercan Uyulan
Okültizm ve Enerji
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder