Her şey Prana’ya tutunmuştur
Bu ilginç Upanişad, Brahman’ı arayan altı kişi tarafından
bilge Pippalada’ya yöneltilen altı soru üstünden maddenin kökeni ve Prajapati’nin
hayatını; yaşam güçlerini harekete geçirmede Prana’nın rolünü; uyku, ışık ve Om
üstüne derin meditasyonla ilgili konuları ve insanoğlunun uzuvlarını ele
almaktadır. Pitriyana ve Devayana kavramları da ayrıca işlenmektedir. Buradaki fikirler
yalnızca Hint düşüncesine özgüdür.
Brahman’a sadık ve Brahman’da sabit olan altı kişi en yüce
Brahman’ı arıyorlardı. Muhterem Pippalada’nın onlara bunu açıklayabileceğini
düşündüler ve ellerine öğrenciler gibi fener alıp ona vardılar.
Rişi onlara dedi ki; “Kefaret, perhiz ve imanla orada bir
yıl daha kalın; sonra istediğiniz soruları sorabilirsiniz ve onları bilirsek size
hepsini açıklarız.”
Birinci Soru:
Bir yıl geçtikten sonra altı kişiden biri olan Kabandhin
Katyayana ona vardı ve sordu: “Efendim,
bu mahlûkat nereden geldi?”
Rişi cevap verdi: “Prajapati, tüm yaratılanların efendisi, mahlûkat
olmasını arzu etti. Kefaret ödedi ve bunu yaptıktan sonra ona türlü yollardan mahlûkat
peyda edeceğini düşünerek bir çifti; maddeyi (rayi) ve ruhu (Prana) meydana
getirdi.
Güneş ruh, ay da maddedir. Bedeni olan ve olmayan tüm bunlar
maddedir; beden muhakkak ki maddedir.
Aditya – güneş – doğduğunda Doğuya yönelir ve ışınlarına
Doğu ruhlarını alır. Güneyi, Batıyı, Kuzeyi, Başucu Noktasını, aradaki
mıntıkaları ve her şeyi aydınlattığında da tüm ruhları ışınlarına alır.
Ruh olarak, ateş olarak tüm biçimlere bürünür ve tüm
insanlara ait olan Vaişvanara (Vaishvanara) olarak yükselir. Şu dizede
anlatılmıştır bu;
‘Tüm biçimlere bürüneni, bilgisi sonsuz altın renkliyi,
görkemi içinde tek başına en yükseğe çıkıp bizi ısıtanı bildiler; yüz yerde
konaklayan, tüm yaratılanların ruhu olan bin ışınlı güneş yükseliyor.’
Yıl muhakkak ki Prajapati’dir ve onun iki yolu vardır; Kuzey
ve Güney. Burada kurbanlara ve hayır işi olarak armağanlara inanıp yerine
getirenler müstakbel dünyaları olarak yalnızca ayı kazanıp geri dönerer. Bu sebeple
soy – sop dileyen Rişiler Güney’e giderler ki, Babaların yolu olan o yol
maddedir (rayi).
Fakat kefaret, perhiz, iman ve bilgiyle Ben’i arayanlar
Kuzey yoluyla Aditya’yı – güneşi – kazanırlar. Burası ruhların, ölümsüzlerin
tehlikelerden uzak ve en yüce yurdudur. Burası son olduğundan bir daha geriye
dönmezler. Şkoka (Shloka) şöyle denir;
‘Kimileri ona beş ayaklı (beş mevsim) baba, göğün en yüksek
yarısındaki yağmur yağdıran on iki şekilli (on iki ay) der; kimileri de
bilgenin aşağı yarıda olduğunu söyler, yedi tekerlekli ve altıparmaklı arabada.’
Ay Prapajati’dir; karanlık yarısı madde, aydınlık yarısı
ruhtur. Bu sebeple kimi Rişiler kurbanı aydınlık yarıda, kimileri de karanlık
yarıda yerine getirirler.
Gündüz ve Gece Prajapati’dir. Tohumlar ondan çıkar, doğan
yaratıklar da tohumdan.
Prajapati’nin bu kuralını gözetenler bir çift meydana
getirirler; buradaki Brahma-alemi onlara aittir. Fakat kefaret, perhiz ve
hakikatin içlerinde yer ettiği kimseler gelince,
Saf-Brahma alemi onlara aittir; onlara, yani içlerinde eğri,
sahte hiçbir şeyin olmadığı, kurnazlığın olmadığı kimselere.
İkinci Soru:
Sonra Bhargava Vaidarbhi ona sordu: “Efendim, bu
yaratılanları kaç tanrı ayakta tutar, kaçı bunu belli eder ve içlerinden
hangisi en iyisidir?”
Rişi cevap verdi: “Esirdir o tanrı –rüzgâr, ateş, su,
toprak, dil, zihin, göz ve kulak. Bunlar güçlerini belli ettiklerinde derler
ki; “Her birimiz bu bedeni taşır ve ayakta tutarız.”
Sonra en iyisi olarak Prana –nefes, ruh, can- onlara dedi
ki: “Aldanmayın, bu bedeni beşe bölünerek ben taşır ve ayakta tutarım.”
Şüphelendiler, o da mağrur, gider gibi yaptı. Onun
çıkmasıyla hepsi çıktılar, o dönünce diğerleri de döndüler. Arı beyi çıktığında
öbür arılar nasıl gider, o dönünce de dönerlerse, dil, zihin, göz ve kulak da
öyle döndüler ve hoşnut olarak Prana’yı övüp şöyle dediler;
“O Agni’dir (ateş), o Surya (güneş) gibi parlar, o Parjanya’dır
(yağmur), güçlü olan (İndra), o Vayu’dur (rüzgâr), o toprak, madde, Tanrı’dır –
olan ve olmayan neyse odur, ölümsüz olan neyse odur.
Bir tekerleğin parmaklarının poyraya bağlanması gibi her şey
Prana’ya tutunmuştur. Rigveda’nın dizeleri, Yajurveda, Samaveda kurbanı,
Kşatriyalar ve Brahminler.
Yaratılanların efendisi Prajapati, sen rahimde kımıldandıkça
muhakkak ki yeniden doğarsın. Yaratılanlar sana –Prana’ya- getirirler
sunularını, duyu organları olan öbür Pranalarla bir arada bulunan sana.
Sen Tanrıların en iyi taşıyıcısısın, sen Babaların ilk
sunususun, sen Rişilerin, Atharvangiraların gerçek eserisin.
Ey Prana, ışığınla sen İndra’sın, koruyucu olarak Rudra’sın,
gökte hareket edersin, sen güneşsin, ışıkların efendisisin.
Sen yağmuru indirdiğin zaman, ey Prana, senin şu
yaratıkların sevinir, diledikleri kadar yiyeceklerinin olmasını umarlar.
Sen Vratya’sın, ey Prana, senin şu yegane Rişi, her şeyi
tüketen güzel efendi. Senin tüketmen gereken şeyleri vericiyiz biz, sen, ey
Matarisva, sen bizim babamızsın.
Dili, kulağı, gözü ve zihne nüfuz edeni mesken tutan o
bedenini hayırlı kıl; uzaklaşma!
Tüm bunlar Prana’nın gücü elindedir. Üç gökte olan her şey.
Bizi bir ananın oğullarını koruduğu gibi koru ve bize mutluluk, bilgelik ver.”
Üçüncü Soru:
Sonra Kausalya Aşvalayana sordu: “Efendim, şu Prana (ruh) nereden doğmuştur? Bu bedene nasıl girer? Ve
bölündükten sonra orada nasıl kalır? Nasıl dışarı çıkar? Dışarıda olanı ve
içeride olanı nasıl ayakta tutar?”
Rişi cevap verdi.”Sen daha güç sorular soruyorsun ama
Brahman’ı çok sevdiğin için cevap vereceğim.
Bu Prana, Ben’den doğmuştur. Gölge nasıl insana
giydirildiyse, bu Prana da öylece Brahman’ı örtmüştür. O zihnin işiyle bedene
girmiştir.
Bir hükümdarın memurlarına ‘Filanca veya falanca köylere
egemen olun’ demesi gibi, şu Prana da her bir Prana’yı kendi işine koşar.
Apana (aşağı giden nefes) üreme organlarında; Prana kendisi
ağızdan ve burundan geçerek gözde ve kulaktadır. Ortada Samana (süren nefes)
bulunur; yiyecek olarak sunulan kurbanları bedene eşit şekilde dağıtır ve
bundan yedi ışık doğar.
Ben kalptedir. Onda 101 atardamar, onların her birinde yüzer
küçük damar, onların da her birinde 72.000 daha küçük damar bulunur. Vyana –geriye
giden nefes- bunların içinde hareket eder.
Udana –verilen nefes- iyi işler dolayısıyla onların biri
içinden yukarıya, iyi dünyaya, kötü işler dolayısıyla aşağıya, kötü dünyaya
götürür; ikisi bir arada olunca da insanların dünyasına götürür.
Güneş, gözdeki Prana’ya yardımcı olması bakımından, harici
Prana olarak doğar. Toprakta varolan tanrı, insanın Apana’sına –aşağı giden
nefesine- destek olmak için oradadır. Güneşle dünya arasındaki esir, süren
nefes olarak Samana, hava da geriye giden nefes olarak Vyana’dır.
Işık Udana’dır –verilen nefes- o yüzdendir ki, ışığı sönen
kimse duyuları zihnine çekilmiş olarak yeniden doğar.
Ölüm anındaki düşüncesi neyse, ışıkla birleşmiş olan Prana’ya
onunla döner ve Jivatma’yla birlikte hak ettiği dünyaya devam eder.
Kim Prana’yı böylece bilirse, o ölümsüzleşir ve soyu
tükenmez. Şloka şöyle denir;
‘Kökeni, girişi, mekanı, beşli dağılımı ve Prana’nın iç durumunu
bilen kimse ölümsüzlüğe erişir, evet, ölümsüzlüğe.’
Beşinci Soru:
Sonra Şaivya Satyakama sordu: “Efendim, insanlardan iri çıksa ve ölene kadar Om hecesi üstüne
meditasyon yapsa bununla ne kazanır?”
Rişi cevap verdi: “Ey Satyakama, Om (AUM) hecesi en yüce ve
aynı zamanda öbür Brahman’dır; bunu bilen, bu yolla onlardan birine ulaşır.
Bir Mantra üstüne (A üstüne) meditasyon yapanlar, yalnız
bununla aydınlanmış olarak, çabucak yeryüzüne ulaşırlar. Rik dzeleri onları
insanların dünyasına iletir ve orada onlar, kefaret, perhiz ve iman bağışlanmış
olarak yüceliğin sevincini yaşarlar.
İki Mantra ile (A+U) meditasyon yapanlar, Manas’a ulaşır ve
Yajus dizeleriyle göğe, Soma alemine iletilirler. Soma aleminde yüceliğin
sevincini yaşadıktan sonra yine dönerler.
Üç Mantralı AUM hecesi ile En yüce Kişi üstüne meditasyon
yapanlar ışığa ve güneşe ulaşırlar. Ve bir yılan nasıl derisinden sıyrılırsa,
onlar da kötülüklerden sıyrılırlar. Onlar Saman dizelerince Brahma alemine
iletilirler; ve Satya-Ioka’nın efendisi, hayat dolu Hiranyagarbha’dan her şeyi
kaplayan En Yüce Kişi’yi görmesini öğrenirler.
Ayrı ayrı başvurulan ve birbirine ayrı ayrı bağlanan üç
Mantralar (A+U+M) ölümlüdür; fakat harici veya ara eylemlerde onları iyi bir
şekilde yerine getiren bilgeler korkmazlar.
Onlar Rik dizeleriyle bu dünyaya, Yajus dizeleriyle göğe, Saman
dizeleriyle de şairin bildirdiği yere ulaşırlar, oraya –Onkara vasıtasıyla
giderler; arifler hareketsiz olana, bozulmadan ölümden ve korkudan özgür olana –
En Yüce’ye- ulaşırlar.
Altıncı Soru:
Sonra Sukesaş Bharadvaja şöyle dedi: “Efendim, Kosala prensi Hiranyanabha bana geldi ve şu soruyu sordu: on
altı uzuvlu kişiyi biliyor musun, ey Bharadvaja? Prense dedim ki; Bilmiyorum;
bilsem söylemez miyim? Doğruyu söylemeyen muhakkak ki köküne kadar solup gider;
bu yüzden doğru olmayan şeyi söyleyemem. Bunun üstüne arabasına binip sessizce
uzaklaştı. Şimdi ben sana soruyorum, o kimse nerededir?”
Rişi cevap verdi: “Arkadaş, on altı uzuvlu kişi burada,
bendedir.
O, şöyle düşündü: Ayrıldığında benim de ayrılacağım,
kaldığında benim de kalacağım nedir?
(O) kendinden Prana’yı var etti; Prana’dan Sraddha (iman),
esir, hava, ışık, su, toprak, duyu, zihin, yiyecek; yiyecekten de kuvvet,
kefaret, ilahiler, kurban, dünyalar ve dünyalardan ad var oldu.
Okyanusa doğru akan şu ırmaklar ona ulaştığında, adları ve biçimleri parçalanarak, nasıl içine
gömülüyor ve insanlar tek bir okyanustan söz ediyorlarsa, aynı şekilde,
izleyenin on altı uzvu da Kişi’ye (Puruşa) yönelir, ona ulaştığında içine
gömülür, adları ve biçimleri parçalanır ve insanlar tek bir kişi’den söz eder
ve o uzuvsuz, ölümsüz hale gelir. Bu konuda şöyle bir dize vardır:
“Bir tekerleğin poyrasındaki parmaklar gibi şu uzuvların da
kendisine dayandığı ve bilinecek kişi (var ya), onu bilin ki, ölüm sizi
acıtmasın.”
Sonra Pippalada onlara şöyle dedi: “En Yüce Brahman hakkında
bildiğim budur, ondan daha yüksek hiçbir şey yok.”
Öbürleri onu överek şöyle dediler: “Muhakkak ki sen bizim
babamızsın, bizi cehaletimizden kurtarıp karşı kıyıya taşıdın!”
Upanişadlar – F. Max Muller / Paul Deussen