Bu Blogda Ara

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Upanişadlar 5 - Praşna Upanişad




Her şey Prana’ya tutunmuştur

Bu ilginç Upanişad, Brahman’ı arayan altı kişi tarafından bilge Pippalada’ya yöneltilen altı soru üstünden maddenin kökeni ve Prajapati’nin hayatını; yaşam güçlerini harekete geçirmede Prana’nın rolünü; uyku, ışık ve Om üstüne derin meditasyonla ilgili konuları ve insanoğlunun uzuvlarını ele almaktadır. Pitriyana ve Devayana kavramları da ayrıca işlenmektedir. Buradaki fikirler yalnızca Hint düşüncesine özgüdür.

Brahman’a sadık ve Brahman’da sabit olan altı kişi en yüce Brahman’ı arıyorlardı. Muhterem Pippalada’nın onlara bunu açıklayabileceğini düşündüler ve ellerine öğrenciler gibi fener alıp ona vardılar.

Rişi onlara dedi ki; “Kefaret, perhiz ve imanla orada bir yıl daha kalın; sonra istediğiniz soruları sorabilirsiniz ve onları bilirsek size hepsini açıklarız.”

Birinci Soru:
Bir yıl geçtikten sonra altı kişiden biri olan Kabandhin Katyayana ona vardı ve sordu: “Efendim, bu mahlûkat nereden geldi?”

Rişi cevap verdi: “Prajapati, tüm yaratılanların efendisi, mahlûkat olmasını arzu etti. Kefaret ödedi ve bunu yaptıktan sonra ona türlü yollardan mahlûkat peyda edeceğini düşünerek bir çifti; maddeyi (rayi) ve ruhu (Prana) meydana getirdi.

Güneş ruh, ay da maddedir. Bedeni olan ve olmayan tüm bunlar maddedir; beden muhakkak ki maddedir.

Aditya – güneş – doğduğunda Doğuya yönelir ve ışınlarına Doğu ruhlarını alır. Güneyi, Batıyı, Kuzeyi, Başucu Noktasını, aradaki mıntıkaları ve her şeyi aydınlattığında da tüm ruhları ışınlarına alır.

Ruh olarak, ateş olarak tüm biçimlere bürünür ve tüm insanlara ait olan Vaişvanara (Vaishvanara) olarak yükselir. Şu dizede anlatılmıştır bu;

‘Tüm biçimlere bürüneni, bilgisi sonsuz altın renkliyi, görkemi içinde tek başına en yükseğe çıkıp bizi ısıtanı bildiler; yüz yerde konaklayan, tüm yaratılanların ruhu olan bin ışınlı güneş yükseliyor.’
Yıl muhakkak ki Prajapati’dir ve onun iki yolu vardır; Kuzey ve Güney. Burada kurbanlara ve hayır işi olarak armağanlara inanıp yerine getirenler müstakbel dünyaları olarak yalnızca ayı kazanıp geri dönerer. Bu sebeple soy – sop dileyen Rişiler Güney’e giderler ki, Babaların yolu olan o yol maddedir (rayi).

Fakat kefaret, perhiz, iman ve bilgiyle Ben’i arayanlar Kuzey yoluyla Aditya’yı – güneşi – kazanırlar. Burası ruhların, ölümsüzlerin tehlikelerden uzak ve en yüce yurdudur. Burası son olduğundan bir daha geriye dönmezler. Şkoka (Shloka) şöyle denir;

‘Kimileri ona beş ayaklı (beş mevsim) baba, göğün en yüksek yarısındaki yağmur yağdıran on iki şekilli (on iki ay) der; kimileri de bilgenin aşağı yarıda olduğunu söyler, yedi tekerlekli ve altıparmaklı arabada.’

Ay Prapajati’dir; karanlık yarısı madde, aydınlık yarısı ruhtur. Bu sebeple kimi Rişiler kurbanı aydınlık yarıda, kimileri de karanlık yarıda yerine getirirler.

Gündüz ve Gece Prajapati’dir. Tohumlar ondan çıkar, doğan yaratıklar da tohumdan.

Prajapati’nin bu kuralını gözetenler bir çift meydana getirirler; buradaki Brahma-alemi onlara aittir. Fakat kefaret, perhiz ve hakikatin içlerinde yer ettiği kimseler gelince,

Saf-Brahma alemi onlara aittir; onlara, yani içlerinde eğri, sahte hiçbir şeyin olmadığı, kurnazlığın olmadığı kimselere.

İkinci Soru:
Sonra Bhargava Vaidarbhi ona sordu: “Efendim, bu yaratılanları kaç tanrı ayakta tutar, kaçı bunu belli eder ve içlerinden hangisi en iyisidir?”

Rişi cevap verdi: “Esirdir o tanrı –rüzgâr, ateş, su, toprak, dil, zihin, göz ve kulak. Bunlar güçlerini belli ettiklerinde derler ki; “Her birimiz bu bedeni taşır ve ayakta tutarız.”

Sonra en iyisi olarak Prana –nefes, ruh, can- onlara dedi ki: “Aldanmayın, bu bedeni beşe bölünerek ben taşır ve ayakta tutarım.”

Şüphelendiler, o da mağrur, gider gibi yaptı. Onun çıkmasıyla hepsi çıktılar, o dönünce diğerleri de döndüler. Arı beyi çıktığında öbür arılar nasıl gider, o dönünce de dönerlerse, dil, zihin, göz ve kulak da öyle döndüler ve hoşnut olarak Prana’yı övüp şöyle dediler;

“O Agni’dir (ateş), o Surya (güneş) gibi parlar, o Parjanya’dır (yağmur), güçlü olan (İndra), o Vayu’dur (rüzgâr), o toprak, madde, Tanrı’dır – olan ve olmayan neyse odur, ölümsüz olan neyse odur.

Bir tekerleğin parmaklarının poyraya bağlanması gibi her şey Prana’ya tutunmuştur. Rigveda’nın dizeleri, Yajurveda, Samaveda kurbanı, Kşatriyalar ve Brahminler.

Yaratılanların efendisi Prajapati, sen rahimde kımıldandıkça muhakkak ki yeniden doğarsın. Yaratılanlar sana –Prana’ya- getirirler sunularını, duyu organları olan öbür Pranalarla bir arada bulunan sana.

Sen Tanrıların en iyi taşıyıcısısın, sen Babaların ilk sunususun, sen Rişilerin, Atharvangiraların gerçek eserisin.

Ey Prana, ışığınla sen İndra’sın, koruyucu olarak Rudra’sın, gökte hareket edersin, sen güneşsin, ışıkların efendisisin.

Sen yağmuru indirdiğin zaman, ey Prana, senin şu yaratıkların sevinir, diledikleri kadar yiyeceklerinin olmasını umarlar.

Sen Vratya’sın, ey Prana, senin şu yegane Rişi, her şeyi tüketen güzel efendi. Senin tüketmen gereken şeyleri vericiyiz biz, sen, ey Matarisva, sen bizim babamızsın.

Dili, kulağı, gözü ve zihne nüfuz edeni mesken tutan o bedenini hayırlı kıl; uzaklaşma!

Tüm bunlar Prana’nın gücü elindedir. Üç gökte olan her şey. Bizi bir ananın oğullarını koruduğu gibi koru ve bize mutluluk, bilgelik ver.”

Üçüncü Soru:
Sonra Kausalya Aşvalayana sordu: “Efendim, şu Prana (ruh) nereden doğmuştur? Bu bedene nasıl girer? Ve bölündükten sonra orada nasıl kalır? Nasıl dışarı çıkar? Dışarıda olanı ve içeride olanı nasıl ayakta tutar?”

Rişi cevap verdi.”Sen daha güç sorular soruyorsun ama Brahman’ı çok sevdiğin için cevap vereceğim.

Bu Prana, Ben’den doğmuştur. Gölge nasıl insana giydirildiyse, bu Prana da öylece Brahman’ı örtmüştür. O zihnin işiyle bedene girmiştir.

Bir hükümdarın memurlarına ‘Filanca veya falanca köylere egemen olun’ demesi gibi, şu Prana da her bir Prana’yı kendi işine koşar.

Apana (aşağı giden nefes) üreme organlarında; Prana kendisi ağızdan ve burundan geçerek gözde ve kulaktadır. Ortada Samana (süren nefes) bulunur; yiyecek olarak sunulan kurbanları bedene eşit şekilde dağıtır ve bundan yedi ışık doğar.

Ben kalptedir. Onda 101 atardamar, onların her birinde yüzer küçük damar, onların da her birinde 72.000 daha küçük damar bulunur. Vyana –geriye giden nefes- bunların içinde hareket eder.
Udana –verilen nefes- iyi işler dolayısıyla onların biri içinden yukarıya, iyi dünyaya, kötü işler dolayısıyla aşağıya, kötü dünyaya götürür; ikisi bir arada olunca da insanların dünyasına götürür.

Güneş, gözdeki Prana’ya yardımcı olması bakımından, harici Prana olarak doğar. Toprakta varolan tanrı, insanın Apana’sına –aşağı giden nefesine- destek olmak için oradadır. Güneşle dünya arasındaki esir, süren nefes olarak Samana, hava da geriye giden nefes olarak Vyana’dır.

Işık Udana’dır –verilen nefes- o yüzdendir ki, ışığı sönen kimse duyuları zihnine çekilmiş olarak yeniden doğar.

Ölüm anındaki düşüncesi neyse, ışıkla birleşmiş olan Prana’ya onunla döner ve Jivatma’yla birlikte hak ettiği dünyaya devam eder.

Kim Prana’yı böylece bilirse, o ölümsüzleşir ve soyu tükenmez. Şloka şöyle denir;
‘Kökeni, girişi, mekanı, beşli dağılımı ve Prana’nın iç durumunu bilen kimse ölümsüzlüğe erişir, evet, ölümsüzlüğe.’

Beşinci Soru:
Sonra Şaivya Satyakama sordu: “Efendim, insanlardan iri çıksa ve ölene kadar Om hecesi üstüne meditasyon yapsa bununla ne kazanır?”

Rişi cevap verdi: “Ey Satyakama, Om (AUM) hecesi en yüce ve aynı zamanda öbür Brahman’dır; bunu bilen, bu yolla onlardan birine ulaşır.

Bir Mantra üstüne (A üstüne) meditasyon yapanlar, yalnız bununla aydınlanmış olarak, çabucak yeryüzüne ulaşırlar. Rik dzeleri onları insanların dünyasına iletir ve orada onlar, kefaret, perhiz ve iman bağışlanmış olarak yüceliğin sevincini yaşarlar.

İki Mantra ile (A+U) meditasyon yapanlar, Manas’a ulaşır ve Yajus dizeleriyle göğe, Soma alemine iletilirler. Soma aleminde yüceliğin sevincini yaşadıktan sonra yine dönerler.

Üç Mantralı AUM hecesi ile En yüce Kişi üstüne meditasyon yapanlar ışığa ve güneşe ulaşırlar. Ve bir yılan nasıl derisinden sıyrılırsa, onlar da kötülüklerden sıyrılırlar. Onlar Saman dizelerince Brahma alemine iletilirler; ve Satya-Ioka’nın efendisi, hayat dolu Hiranyagarbha’dan her şeyi kaplayan En Yüce Kişi’yi görmesini öğrenirler.

Ayrı ayrı başvurulan ve birbirine ayrı ayrı bağlanan üç Mantralar (A+U+M) ölümlüdür; fakat harici veya ara eylemlerde onları iyi bir şekilde yerine getiren bilgeler korkmazlar.

Onlar Rik dizeleriyle bu dünyaya, Yajus dizeleriyle göğe, Saman dizeleriyle de şairin bildirdiği yere ulaşırlar, oraya –Onkara vasıtasıyla giderler; arifler hareketsiz olana, bozulmadan ölümden ve korkudan özgür olana – En Yüce’ye- ulaşırlar.

Altıncı Soru:
Sonra Sukesaş Bharadvaja şöyle dedi: “Efendim, Kosala prensi Hiranyanabha bana geldi ve şu soruyu sordu: on altı uzuvlu kişiyi biliyor musun, ey Bharadvaja? Prense dedim ki; Bilmiyorum; bilsem söylemez miyim? Doğruyu söylemeyen muhakkak ki köküne kadar solup gider; bu yüzden doğru olmayan şeyi söyleyemem. Bunun üstüne arabasına binip sessizce uzaklaştı. Şimdi ben sana soruyorum, o kimse nerededir?”

Rişi cevap verdi: “Arkadaş, on altı uzuvlu kişi burada, bendedir.

O, şöyle düşündü: Ayrıldığında benim de ayrılacağım, kaldığında benim de kalacağım nedir?

(O) kendinden Prana’yı var etti; Prana’dan Sraddha (iman), esir, hava, ışık, su, toprak, duyu, zihin, yiyecek; yiyecekten de kuvvet, kefaret, ilahiler, kurban, dünyalar ve dünyalardan ad var oldu.

Okyanusa doğru akan şu ırmaklar ona ulaştığında,  adları ve biçimleri parçalanarak, nasıl içine gömülüyor ve insanlar tek bir okyanustan söz ediyorlarsa, aynı şekilde, izleyenin on altı uzvu da Kişi’ye (Puruşa) yönelir, ona ulaştığında içine gömülür, adları ve biçimleri parçalanır ve insanlar tek bir kişi’den söz eder ve o uzuvsuz, ölümsüz hale gelir. Bu konuda şöyle bir dize vardır:

“Bir tekerleğin poyrasındaki parmaklar gibi şu uzuvların da kendisine dayandığı ve bilinecek kişi (var ya), onu bilin ki, ölüm sizi acıtmasın.”

Sonra Pippalada onlara şöyle dedi: “En Yüce Brahman hakkında bildiğim budur, ondan daha yüksek hiçbir şey yok.”

Öbürleri onu överek şöyle dediler: “Muhakkak ki sen bizim babamızsın, bizi cehaletimizden kurtarıp karşı kıyıya taşıdın!”


Upanişadlar – F. Max Muller / Paul Deussen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder