Yaptıkları bu işte öyle başarılı oldular ki, aradan geçen bunca zamana rağmen kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen mitolojik hikayelerin ardındaki sırlara ulaşabilmek, uzun bir süre mümkün olamadı... Bugün bile ezoterik bilgilerle mitolojileri yorumlayamayanlar için bu sırlar gizliliğini sürdürmeye devam etmektedir.
"Efsaneler küçük bir parçasıyla gerçek, büyük parçasıyla hayalidir. Eski Türkler, dişi bir kurdun oğulları ve kızları olarak doğduklarına inanmıştı."
Mitolojiler ne yazık ki, günümüzde hala okullarımızda öğrencilerimize bu şekilde gösterilmekte ve bu şekilde öğretilmektedir. Bu yanlış anlayışın henüz düzeltilememiş olması, okullarımızdaki öğrenim sisteminde ezoterik bilgilerin göz ardı edilmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak günümüzde birçok kişi kendi özel imkanlarıyla yaptıkları inceleme ve araştırmalarla mitolojilerin ardında çok önemli ezoterik bilgilerin bulunduğunu artık fark etmiş durumdadır. Her geçen gün artan büyük bir okur kitlesi, bâtınî öğretileri, inisiyatik çalışmaları ve ezoterik bilgileri araştırmaktadır.
O kurt, bildiğiniz kurt değildir.
"Atalarımız dişi bir kurdun oğulları ve kızları olarak doğduklarına inanmamışlardı." Bu sözü birçok yerde duymuş ve okumuşsunuzdur. Türkler'in kurttan türediklerine inanıyorlardı diye bir yorum; hem mitolojilerin sembolik bir dille ezoterik bilgileri anlattıklarını göz önünde bulunduramamaktadır, hem de eski devirlerde yaşayan insanların zihinsel yapılarının gelişmemiş, çok geri düzeyde olduklarına dair yanlış ön kabulden kaynaklanmaktadır. Türk Mitolojisi'nde "Kurt'tan Türeyiş Efsanesi" var diye, atalarımızın kurttan doğduklarına inandıklarını söylemek yapılan yanlış yorumun sonucudur. Evet... Türk Mitolojisinin en önemli öğelerinden biri kurttan türeyiş efsanesidir ama bu efsanenin içerdiği bilgi bu değildir. Çünkü o "Kurt" dağlarda dolaşan bildiğimiz kurt değildir.
Diğer efsanelerde olduğu gibi, Türk Mitolojisi'nde geçen "Kurttan Türeyiş Efsaneleri"ni de doğru okuyabilmek için ezoterik bilgilere ihtiyaç vardır. Aksi takdirde mitolojik hikayelerle bir zamanlar anlatılmış olan gerçeklere ulaşabilmemiz mümkün olmaz.
Geçmiş Devrin İnsanları
Mitolojileri gerçek kimliği ile ele alabilmek için öncelikle bu metinlerin kimler tarafından oluşturulduğunu iyi tespit etmek gerekir. Bu metinleri ilk oluşturanların zihinsel olarak bizden çok geri düzeyde olduklarını ve onların ateşe, taşlara taptıklarını düşünüyorsak ve böyle bir ön kabulün ardından meseleye bakıyorsak, mitolojik metinler bizim için güvenilmez ve akıl dışı hikayelermiş gibi gelecektir ki, günümüzde hala böyle bir geleneksel anlayışın hakim olduğunu görmekteyiz. Okullarda çocuklarımıza öğretilen geleneksel kabul gören anlayış, geçmiş devirlerde yaşayan insanların putperest bir toplum oldukları yönündedir. Ancak mesele ezoterik bilgiler ışığında ele alınırsa, tarihte hiçbir toplumun putlara tapmadığı görülecektir. İlkokula başladığımız günden üniversitenin son yıllarına kadar, dünya insanının geçirmiş olduğu tarihsel sürecin başlangıç noktası olarak bizlere hep taş devri ve taş devrinin ilkel insanları gösterilmiştir. Bu tarihsel kronolojik yapının içinde bizlerden gerek bilimsel, gerekse spiritüel alanda çok daha ileri seviyede oldukları bilinen Mu ve Atlantis Uygarlıkları'na yer verilmez.
İlk Araştırmayı Atatürk Yaptırmıştı...
Bu alanda Türkiye'de ilk araştırma Atatürk tarafından gerçekleştirilmiş ve yurdumuzda Mu ve Atlantis Uygarlıkları ile ilgili kapsamlı bir araştırma bizzat Atatürk tarafından yaptırılmıştır. Ne yazık ki, kendisinden sonra bu alanda resmi ve bilimsel hiçbir araştırma yapılmamış ve Atatürk'ün ortaya çıkarttığı bilgiler üzerinde bilimsel çevreler yeterince durmamış hatta böyle bir araştırmayı görmezden gelmişlerdir. Eğer bu araştırmalar daha derinleştirilmiş ve üzerinde bilimsel araştırmalar gerçekleştirilmiş olsaydı sadece mitolojilerin içerikleri değil, dinlerin de asıl içeriklerine ulaşabilmek mümkün olurdu. Ancak bunun istenmediğini hepimiz biliyoruz. Özellikle de dinlerin gerçek içeriklerinin su üstüne çıkması hiçbir zaman istenmemiştir. Yine bu amaçla yapılan bâtınî çalışmalar tarihin her döneminde din dışı çalışmalar olarak nitelendirilmiş ve halka bu düşünce dini otoritelerce sunulmuştur. Böylece halkın büyük kısmı bu bilgilerden uzak kalmış ve onlar için dini bilgiler kendilerine anlatılan ibadet ve iman aşamasından öteye geçememiştir.
İlkel İnsanlar Kimlerdir?
Günümüzde kabul edilmiş geleneksel anlayışa göre, ilkel diye nitelenen insanlar, mağaralarda yaşayan, karınlarını avcılıkla doyuran, ateşi bilmedikleri için de avladıkları hayvanları çiğ çiğ yiyen insanlardı! Boş zamanlarında da mağara duvarlarına resimler yaparlardı! Bu ilkel insanlar bir gün gökyüzünden gelen yıldırım vasıtasıyla ateşi tanımışlar ve avladıkları hayvanları pişirmeye başlamışlar! Karınları doyduktan sonra da: "Ya kardeşim bizi yaratsa yaratsa herhalde bizi bu gökyüzünden gelen ateş yaratmıştır" diyerek başlamışlar ateşe tapmaya! Bir başka ilkel topluluk da "Yok bizi bu küçücük ateş parçası yaratmış olamaz. Yaratsa yaratsa gökteki bu büyük ateş yaratmıştır" diyerek başlamışlar güneşe tapmaya! Dünyanın bir başka yöresinde de yine bir grup insancık toplanmış. Elinden böyle güzel yontma işi gelen birkaç ilkel bir araya gelip tahtadan ya da taştan koskoca bir heykel yapmışlar. Sonra karşısına geçip: "Ey insanlar işte bizim yaratıcımız budur. Bizi bu yarattı! Bundan sonra da artık hepimiz buna tapacağız" demişler ve başlamışlar kendi elleriyle yaptıkları heykele tapmaya! Bunlara benzer birçok görüş yıllardır savunulmaktadır.
Şimdi, lütfen bir an için mantıklı düşünelim
Normal zekaya sahip bir insan kendi elinin ürünü olan bir nesnenin kendisini yarattığını düşünebilir mi? Biz şu anda böyle bir şeye inanabilir miyiz? Biz şu anda böyle bir şeye inanmazsak, o devirdeki insanlar neden inansınlar? Yoksa o devirdeki insanların zeka seviyelerinin çok geri olduğunu ve zihinlerinin çok fazla çalışmadığını mı düşünüyoruz? Eğer öyle düşünüyorsak büyük bir yanılgı içindeyiz. mitolojileri oluşturan efsaneler incelendiğinde rahatlıkla bunun böyle olmadığı görülmektedir. Çünkü mitolojileri oluşturan zekalar, bizim şu anda bilmediğimiz birçok sırra sahip kişilerdi. Onlar bu bilgilerini mitolojiler vasıtasıyla bize aktarmaya çalışmışlardı.
Ergun Candan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder