Bu Blogda Ara

20 Haziran 2014 Cuma

Loki



İskandinav mitinde anlatılan Loki, gerçekten de şeytanidir. Yok etme arzusuyla hareket eden ve tanrıların düşmanı olan bir simadır. Dünyanın düzenine son verecek savaş sırasında, bu düzeni yok etmek isteyen güçlerin safında yer alacaktır. Loki, doğal olarak Hıristiyan mitlerindeki şeytan ile belli birtakım benzerlikler sergilemektedir. Bu yüzden, şeytan hakkındaki Hıristiyan mitleri, daha yakın dönem İskandinav bakış açısı üzerinde etkili olmuş olabilirler. Bu bakımdan Idunn'un devler tarafından kaçırılmasının anlatıldığı öyküde belki biraz oyunbozanlık yapıyor olsa da, içine düştüğü sıkıntılı durum onu öyle davranmaya zorlamıştır. başka zamanlardaki davranışları ise şeytani olmaktan ziyade haylazcadır. kimileyin önemli birtakım sonuçlar doğurabilen, fitne fücur işlerle uğraşır.

Snorri, Skaldskaparmal şiirinde "Altına niçin Sif'in saçları denir?" diye sorar ve sorduğu soruyu yine kendisi yanıtlar. Bir gün Loki Sif'in saçlarını keser. Bunu til laevisi yapar. Sif'in kocası Thor buna çok sinirlenir ve onun üzerine yürür. Köşeye sıkışan Loki, hemen son derece hünerli zanaatçılar olan cücelere gidip sif için altın saçlar yaptıracağına söz verir. Bu saçlar Sif'in kafa derisinden adeta ilk saçları gibi doğal yollarla çıkacaklardır. Böylece, Loki cücelere altın saç, bir gemi (Skidbladnir) ve bir de mızrak (Gungnir) ısmarlar. Loki, sonuçtan öylesine etkilenir ki, Eitri adında zanaatçı bir biraderi olan Brokk adlı cüceyle düşüncesizce bir bahse tutuşut. Üzerine bahse girdikleri şeyse, Eitri'nin birbirleriyle aynı güzellikte üç farklı şey yapamayacağıdır. Eitri hiç vakit kaybetmeden işe koyulur. Ocağa bir yaban domuzu postu koyar ve kardeşi Brokk'tan ocağın ateşini, kendisi dur diyene dek körüklemesini ister. Brokk ateşi körüklemeye başlar. Eitri'nin dışarı çıkmasıyla birlikte içeri giren bir sinek Brokk'un koluna konar ve onu ısırmaya başlar. Brokk hiç oralı olmaz. Eitri geri dönüp ocağı açar ve içinden en karanlık geceleri dahi aydınlatabilecek parlaklıkta altından kılları olan bir yaban domuzu çıkarır. Ardından, Eitri ocağa bu kez bir külçe altın koyar ve kardeşi Brokk'u yine ateşi körükleme işiyle görevlendirir. Aynı sinek yine ortaya çıkar ve bu kez Brokk'u boynundan ısırır. Brokk ısırığa aldırmaz ve işine devam eder. Eitri geri dönüp ocaktan bu kez Draupnir denen altın bir yüzük çıkarır. Her dokuz gecede bir, bu yüzükten ağırlığınca sekiz yüzük daha peyda olur. Üçüncü kez işe koyulduğunda ise ocağa demir koyar. Bu kez sinek Brokk'u göz kapağından ısırır. Brokk, gözüne damlayan kanı silmek için ateşi körükleme işini bir anlığına boşlar. Eitri geri döndüğünde ona az kalsın işi berbat ediyordun diye çıkışır.Yine de ocaktan ham demir değil, bir çekiç çıkarır. Sinek işe karıştığı için çekicin sapı çok kısa olmuştur. Ama çekiç, bu haliyle, hedefinden asla şaşmayan ve onu atan ele geri dönebilen ve sapının küçüklüğünden ötürü gömleğin cebine dahi sığabilen muhteşem bir silaha dönüşmüştür. Snorri açıkça söylemez ama sineğin kılık değiştirmiş Loki olduğuna hiç kuşku yoktur.

Peki, bu durumda bahsi kimin kazandığına nasıl karar verilecektir? Odin, Thor, Freyr hakemlik yapar. Loki, mızrağı Odin'e, altın saçları Thor'a, gemiyi ise Freyr'e verir. Ardından, sıra Brokk'a gelir. Brokk, yüzüğü Odin'e, yaban domuzunu Freyr'e, çekici ise Thor'a verir. Tanrılar, kendilerini devlerden koruyabilecek bir silah aradıkları için, çekicin bu hazinelerden en değerlisi olduğuna karar verirler. Loki bahsi kaybetmiştir, dolayısıyla kellesini de kaybetmesi gerekmektedir. Böylece kendi hayatını satın almaya çalışır ama Brokk her defasında "kesinlikle olmaz" der.



Loki bir yolunu bulup oradan kaçar. Ama Thor onu yakalayıp cücelere teslim eder. Brokk tam onun kellesini kesmeye hazırlanırken, kanunlara riayet etmeyi pek seven tanrının aklına birden ilham gelir: Kellesini kaybetse bile boynu yine ona kalacaktır. Bu yüzden Brokk, muhtemelen ilerde boşboğazın teki olmasın diye, onun kafasını kesmek yerine ağzını diker.

Snorri'nin de belirttiği gibi, bu öykünün İskandinav mitlerinin oluşturduğu ardışık dizi içerisinde anlaşılır hale gelen yapısal bir amacı vardır: Tanrıların büyük hazinelerinin nasıl ortaya çıktığını açıklamak. Bu öykünün nereye kadar Viking Çağı mitlerinin özgün bir parçası olduğu bilinmemektedir. Öyküde Loki'nin herhangi bir tanrısal niteliği yoktur. Sahip olduğu tek doğa üstü nitelik, diğer yaratıkların kılığına girebilmesini sağlayan şekil değiştiriciliğidir; ama İskandinav mitlerinde bunu ölümlü insanlar bile yapabilmekteydiler.

Snorri'nin Loki hakkında anlattığı öykülerden bir diğeri de Thor'un dev kral Utgard-Loki'nin sarayına yaptığı uzun ve maceralı yolculuk hakkındadır. Loki, bu öyküde, deyim yerindeyse daha mülayim bir halet-i ruhiyeye sahiptir. Aslında Thor'un böylesi bir ziyaret çin yola çıkmasının belirli bir sebebi yoktur.Yoldaşları ise Loki ve yolculuğa daha sonra dahil olan Thialfi'dir. Üç kafadar, Skrymir adındaki bir devle yaşadıkları beklenmedik bir maceranın ardından, Utgard-Loki'nin onları hilebazlığıyla aciz durumda bırakacağı sarayına varırlar.. Utgard-Loki, kendi tutsakları ile farklı alanlarda yarışmaları için onlara meydan okur. Herkesten hızlı koşabildiği için, Thialfi atletizmi seçer. Ama yerel şampiyon Hugi onu kolayca alt eder. Zira Hugi aslında "düşünce" demektir ve düşünce her şeyden hızlıdır. Thor, yarıştığı üç müsabakada da sonuncu olur. İlk olarak boynuzdan su içme müsabakasına katılır. Boynuzun içindekileri içmeye çalışır, ama perişan halde başarısız olur. İlerde, o boynuzun bir ucunun denize çıktığını öğrenecektir. Boynuzdan aldığı yudumlar, deniz suyunun biraz çekilmesine sebep olmuştur, ama hepsi o kadar. İkinci müsabaka ise biraz aptalcadır. Thor'un, Utgard-Loki'nin koca kedisini kaldırabilmesi gerekir. Ama bunu bir türlü başaramaz zira o hayvan aslında kedi kılığına girmiş Dünya Yılanı Iormungard'ın ta kendisidir. Iormungard o kadar uzundur ki, onu hiç kimse, hatta Thor tek başına bile kaldıramaz. Üçüncü müsabaka için Thor güreş tutmayı önerir. Dev, onunla alay edip güreşsin diye karşısına yaşlı bir kadın olan Elli'yi çıkarır. Kadın, Thor'un sırtını yere getirir, zira Elli nihayetinde en güçlü olanı bile devirebilecek 'ihtiyarlık' anlamına gelmektedir.



Loki ise bir yemek yeme müsabakasına katılır. Yemeği herkesten daha hızlı yiyeceğine dair bahse girer. Utgard-Loki, onun karşısına kim olduğu bilinmeyen Logi diye birini çıkarır. iki yarışmacı masaya otururlar ve ortalarına içi dolu, tahtadan bir et teknesi getirirler. Kurt gibi acıkmış olan iki rakip hemen yemeği yemeye koyulurlar. Teknenin kenarlarından başlayıp ortaya doğru ilerlerler, ve ortada karşı karşıya gelirler. Loki tüm etleri kemiklerine kadar yemiştir. Oysa Logi, etleri, kemikleri ve hatta et teknesinin bir bölümünü bile yemiştir. "Ve genel kanı, Loki'nin yarışmayı kaybettiği yönündedir." Tanrılar, daha sonraları, Logi'nin aslında doğadaki tüm öğelerin en doymak bilmezi olan ateş anlamına geldiğini fark edeceklerdir.

Loki'nin bu yönü -bir tanrı gibi davranmayan eğlence düşkünü kişiliği- elbette hesaba katılmalıdır ama ben onun daha karanlık ve güçlü olan yanının daha önemli olduğu kanısındayım. Ne yazık ki bu tanrının maceralarını anlatmış olan -ki bir zamanlar mutlaka vardılar- mitler hakkında bugün pek az şey biliyoruz. Bildiklerimiz ise çeşitlilik gösteriyor ve onun hakkında yalnızca bir taslak oluşturabilmemize izin veriyor. Söz gelimi, dünyanın sonu geldiğinde Loki ile gizemli tanrı Heimdall arasında hortlayacak kan davası ya da kavga hakkındaki öykülere yapılan göndermeler oldukça kafa karıştırıcıdır. Bu mit hakkında İzlandalı şair Ulf Uggason tarafından MS 1000 yılında kaleme alınmış olan Husdrapa şiirinde önemli bir dize yer almaktadır. Snorri, Ulf'un bu şiirde söz konusu öykü hakkında pek çok şey yazmış olduğunu dile getirir, ama bize kalanların ne anlama geldiği tam bir muammadır;

Tanrıların şanlı muhafızı, hikmetiyle göze çarpan,
Gitmek için Sigastein'a, çıktı yola Farbauti'nin kurnaz oğluyla.
Sekiz anadan doğduğu halde akillikte tek olan,
İşte ilk o sahip oldu parlak hafnyra'ya.




Bu şiirde de yapılan göndermeleri yine dinleyicinin tespit etmesi gerekmektedir. Heimdal tanrılara giden yolların bekçisi, muhafızıdır. Dünyanın sonu geldiğinde düşman kuvvetlerin yaklaştığını bildirmek için borusunu üfleyecektir. Heimdall, tuhaf bir doğum olayıyla aynı zamanda sekiz anneye doğmuş olan kişidir. Farbauti'nin oğlu diye anılan kişi ise Loki'den başkası değildir. Böylece her nasılsa Loki ve Heimdall birlikte Singastein'a hafnyra toplamaya giderler. Bu tuhaf bir sözcüktür, kelimesi kelimesine çevirecek olursak, "deniz böbreği" gibi bir anlamı vardır ve buradan ne olduğu tahmin edilebilir. Snori Skaldskaparmal'da buna bir yanıt verir aslında. "Heimdall... Singanstein'a gider. Bu onun Brisingamen için Loki ile dövüştüğü zamandı... Her ikisi de fok kılığına girmişti." Singanstein'ın okyanus ortasındaki kayalıklar olduğu aşikardır. Tanrılar da bu yüzden fok kılığına girmişlerdir. Brisingamen'in ne olduğu ise gayet iyi bilinmektedir. Bu bir ara Freyia'nın sahip olduğu meşhur ve fevkalade bir altın gerdanlıktır. Nispeten yakın tarihli bir metne göre, bu gerdanlık dört cüce tarafından yapılmıştır. Ona sahip olmayı çok isteyen tanrıça, sırayla dört cüceyle yatmış ve karşılığında gerdanlığı almıştır. Bu tam da Freyia'nın kalkışacağı türden bir davranıştır. Bu öykü hakkında bundan daha fazlasını bilmiyoruz. Tek bildiğimiz dünyanın sonu yaklaştığında Loki'nin Heimdall'ı bulacağı ve bu ezeli düşmanların ölesiye çarpışacağıdır.

R.I. Page - İskandinav Mitleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder