Bu Blogda Ara

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Doğa Ana ve Çocukları


Bir süredir sessizdim... Bu sessizlik döneminde Doğa Ana'ya ve onun kucağında ayakta kalmaya çalışan çocuklarına adadım kendimi... Başlarda, henüz çoğu durumun farkında değilken bu benim için iyice maddileşen dünyamdan kaçış noktasıydı adeta... Şimdi ise görevim olarak algılıyorum... Çünkü artık farkındayım...

İçinde bulunduğumuz maddi evren; Dünya ve yaşam çoğu zaman zihnimizde farkındalık yaratmak için ciddi tokatlar savurmuştur yüzümüze... Özellikle kendi bencilliğimizden sıyrılıp etrafımızda gerçekte olup bitenleri daha net şekilde görebilmemiz için. İşte Doğa Ana'nın kucağındaki bu canlar da benzer bir şekilde vuruluyorlar yüzümüze, onları fark edebilmemiz için.


İstanbul'un Tuzla'ya doğru uzanan ucunda, henüz binalaştırılmamış ormanlık araziye salınmış 2.500 - 3.000 civarı köpek var. Burası insanların gözünden ırak olan bölgelerden sadece biri... Bunun gibi Şile'de, Reşadiye'de daha niceleri var... Belki Doğa Ana'nın çağrısı, belki tamamen şans sayesinde bu ormanda besleme yapan bir gruba katıldım ve onları GÖRDÜM. 

Mahalledeki kedi ve köpekleri beslemek, onları sevmek "hayvansever" olduğumu hissettirirdi zaman zaman... Bu gözden ırak tutulan canları gördüğümde; hiç de hayvansever olmadığımı fark ettim ben. Ormanlarda açlığa, susuzluğa ve en kötüsü hastalığa bırakılmış binlerce can... Birçoğu kısır değil ve bu nedenle sürekli doğan ve ölen bebekler var... Bir de uyuz ve benzeri hastalıklar nedeniyle ölenler... Düşünün böylesi bir ortamı ve sizin burada ayakta kalmaya çalıştığınızı... Ben düşündüm... Günlerce uyuyamadım. Çünkü beslemek yeterli çözüm değildi. Hele dönem dönem daha önce rastlamadığımız köpekleri de burada görmeye başladığımda belediyelerin barınaklarda istenmeyen köpekleri buralara yığdığı dedikodusuna da hak vermeye başladım... Bitmiyordu çilesi hayvanların... Doğanlar ve ölenlerin verdiği yaşam mücadelesinin tam ortasında kalmıştım...


Yaşam ve ölüm... Hepsi incecik bir pamuk ipliğinde geliyor insana. Ve hayat, gerçeğin farkında olabilenler için hiçbir zaman kolay olmamıştır... Benim seçimlerim de hiçbir zaman kolaydan yana değildi elbet. Bu sebeple çözümsüzlüğe çözüm yaratmak üzere kendime ayırabildiğim hemen hemen bütün boş vakitlerimi bu canlara adadım. Benim gibi kendisini bu canlara adayan birçok kişi gibi... Çözümsüzlük ve olumsuz durumlar karşısında insanlar güçsüzlüklerini görüp hüzün denizlerinin içinde boğulurlar çoğu zaman. Ama hayır. Aslında bu insanı çözümsüzlüğü kabullenmeye iter ve ben bunu kabullenmiyorum. Ölüm ve yaşam... Hepsi incecik bir pamuk ipliğinde geliyor tüm canlılara. Ölümleri de yaşamlar gibi kabullenip sadece dengeyi sağlamaya hedeflenip bütün bu olumsuz duygulardan koruyorum kendimi... Elbette bu ormandaki tüm canları evime alamam... Ama insanların dikkatini onlar üzerine çekebilirim. Ve şanslı olan bazılarını bu kötü koşullardan kurtarabilirim. Çünkü farkında olanın görevidir aslında diğerlerini de uyarmak... Ve bu amaçla adım attım bu yola...



Şimdi... Her Cumartesi günü bir avuç insan yaklaşık 2.500 - 3.000 civarı köpeği ziyaret ediyoruz. Bu ziyaretlerimizde Doğa Ana'nın kirlenmiş kucağını temizliyor, burada hayata tutunmaya çalışan bu canların temiz su, yiyecek ihtiyaçlarını karşılayıp, onları dış parazite karşı ilaçlıyor, bazı ufak tefek yaralarının mikrop kapmadan iyileşmesini sağlamaya çalışıyoruz...Ama en önemlisi, her canlının ihtiyacı olan karşılıksız saf sevgiyi onlardan alırken, bir yandan da onlara kendi sevgimizi vermeye çalışıyoruz... Ve daha da ötesinde, aşağıda vereceğim blog sayfamız ve facebook grubumuz ile onlara birer sıcak yuva sağlamaya çalışıyoruz. Haftada bir günlük uğraş ve akşamları kendime ayırabildiğim vaktin bir kısmını bu canlara ayırarak çözüm olur mu? Hiçbir yiyecek bulamayan canlar için topladığımız artık yemekler, bu yemekleri ve suları koymak için topladığımız çöpe gitmekten kurtulan plastik kaplar, yine birçoğunun çöpe attığı ama ormandaki köpeklerin yuva içine serildiğinde güzel yataklar halini alacak karton kutular... Birçoğu için değersiz çöp niteliğindeki şeyleri toparlayarak onları hastalıktan, açlıktan, susuzluktan korumaya çalışıyoruz. Bütün bu çabalar iki hafta içinde sahiplendirilen neredeyse 12 can için pek ala çözümdür... Diğerleri içinde sahiplendirilecek olanlar için, ölmeden sahiplendirileceği güne kadar yaşayabilmek de çözümdür... Hiç olmamasındansa...

Doğa ve canlılar bütündür. Biz de bu bütünün birer parçasıyız. Bu bütünün denge içinde kalmasını istiyorsak -ki istemeliyiz- bu dengeyi sağlamak için çaba göstermeliyiz... Bu sebeple ister aşağıda vereceğim linklerden ister bize ulaşın, isterseniz bulunduğunuz yerdeki grupları araştırın... Ama ne olursa olsun, mutlaka ve mutlaka bir şekilde kenara atılmış, gözünüzün önünden saklanmış, zor da olsa yaşama tutunmaya çalışan canlara yardım elinizi uzatın... Bunu çöpe atmayı düşündüğünüz plastik kapları ya da karton kutuları toplayarak, yemek artıklarınızı biriktirerek dahi yapabilirsiniz... Ama hayatınızda en azından bir defa mutlaka orman ziyaretlerine katılın, farkına varın... 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder