Bu Blogda Ara

10 Haziran 2013 Pazartesi

İlk Yazıyı Allah Adem'e Mi Öğretti?


Üniversitelerimizin birindeki bir bilim tarihi profesörü tarafından, ilk yazının Sumerliler tarafından icat edilmediği, Allah’ın ilk yazıyı Adem’e öğrettiği anlatılıyormuş. Burada akla bir yığın soru geliyor. Allah hangi dilde yazdırmış, ne üzerine ve neler yazdırmış? Bunu kanıtlayan bir belge var mıymış? Böyle bir iddianın bir bilim tarihi profesörünün ağzından çıktığına inanamıyorum ve aydın bir kimsenin de buna inanacağını zannetmiyorum.  Ama ne var ki, böyle bir sözün üniversite muhitinde dolaştığı belli.

Buna bilim yolundan kısa bir açıklama yapmayı kendime ödev bildim. Voltaire Felsefe Sözlüğü’nde;
“Tanrımız yüz binlerce yıl önce yarattığı ve onlar arasında Mezopotamya ve Mısır gibi, en eski uygarlıkları kuran halkları bırakıp da neden yalnız dünyanın en küçük, en bahtsız topluluğuna anamızın babamızın Adem ile Havva olduğunu bildirmiş?”
diye sormuş. Voltaire’in bunu sorduğu zaman Sumerlilerden haberi yoktu. Bilseydi, Sumerlilerin bir efsanesinden alındığı cevabını verecekti kendisi. Bu Adem ve Havva hikayesi Tevrat’ta yazılı. Onun da İ.Ö. 4. Yüzyıllarda kaleme alındığı bütün bilim insanları tarafından kabul ediliyor. Kuran ise ondan bin yıl sonra yazılmış. Ayrıca Kuran’da yalnız Adem’in adı var. Havva’nın adı ve Adem’in kaburgasından yaratıldığı yok ve Allah’ın Adem’e yazı öğrettiğini de okumadım.

Adem ile Havva hikayesinin Sumer’den nasıl geldiğini kitaplarımda yazmıştım. Burada kısa olarak anlatmadan geçemeyeceğim. Sumer efsanesine göre Tanrıların Dilmun denilen yerde bahçeleri var. Fakat orada su yok. Denizlerin Tanrısı, Güneş Tanrısına yerden tatlı su çıkarmasını söylüyor. Çıkan suyla orası yeşillenmeye başlıyor. Yer Tanrıçası da bahçede sekiz çeşit bitki yetiştiriyor. Bunların yenmesi yasak... Fakat Bilgelik Tanrısı dayanamayıp bunların hepsinden tadıyor ve Tanrıçanın yasak bitkilerini yediği için oku lanetlemesi üzerine her bitkiye karşılık bir organı hastalanıyor. Tanrıların Bilgelik Tanrısını iyi etmesi için Yer Tanrıçasına yalvarmaları üzerine, Yer Tanrıçası hasta olan her organı iyi etmesi için bir Tanrı ve Tanrıça yaratıyor. Bu organlardan birisi de “kaburga”. Sumerce’de kaburga kelimesine ikinci anlamı “yaşam veren”. Museviler bu hikâyeyi Tevrat’a alırken kadını kaburgadan yaratmış, adını kelimenin ikinci karşılığı olan “Havva” koymuşlardır. Adem’in anlamı İbranice’de “kırmızı toprak”tır. Görüldüğü gibi çamurdan yaratılan Adem, yasak meyvenin yenmesi, lanetlenme, kadının kaburgadan yaratılması, hepsi Sumer efsanesinden…

Yazının Tanrı tarafından öğretildiği de Sumer düşüncesi. Onlara göre Nibada adlı bir Tanrıça Sumerlilere yazıyı öğretmiş ve onu korumakla görevlenmiş. Bu nedenden olsa gerek onların yazısı zamanımıza, beş bin yıl sonraya ulaştı! Pekiyi bizim Allah’ımız niçin koruyamamış öğrettiği yazıyı, niçin en ufak bir iz bırakmamış ondan?

*Muazzez İlmiye Çığ – Ortadoğu Uygarlık Mirası -1’den alıntılanmıştır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder